Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de boşanmalar her geçen sene artıyor. TÜİK verileri de bunu destekliyor. 2020 yılında Türkiye’de 487 bin 270 kişi evlenirken, 135 bin 22 kişi ise boşandı. Boşanma avukatı Seyit Halil Yüzgeç, hukuk önünde geçerli boşanma sebeplerini sizler için derledi. İşte Avukat Yüzgeç’in kaleminden boşanma sebepleri…
Boşanma sebepleri; karı-koca arasındaki çekişmeli boşanma davasında hakimin kararını etkileyecek sebeplerdir. Anlaşmalı boşanma davalarında eşlerin boşanma sebeplerine gerek olmazken, çekişmeli boşanma davalarında ise en az bir boşanma sebebinin bulunması gerekir. Evlilik birliğinin sona ermesinde en az bir boşanma sebebinin ispat edilmesi gerekmektedir.
Boşanma sebepleri iki başlık altında toplanmaktadır. Bunlar;
Özel boşanma sebepleri;
Başlıklarından oluşmaktadır.
Zina, evlilik esnasında eşlerden birinin karşı cins başka biriyle ilişkiye girmesi sonucu oluşan boşanma sebebidir. Zina durumu, TMK m.161’de düzenlenmiştir. Buna göre; zina durumunun öğrenilmesinden sonra 6 ay içinde ve zina durumunun üzerinden 5 yıl geçmeden zina gerekçesiyle dava açılması gerekir. Kanun’da zinayı affeden tarafın bu sebebi gerekçe göstererek boşanma davası açması da engellenmiştir.
Eşlerden birinin başka bir kişi ile arasındaki arasındaki ilişkinin zina sayılabilmesi için;
Zinanın boşanma sebebi olabilmesi için evliliğin var olması gerekir. Evliliğin mutlak butlan ile sakat olması ise, batıl bir evlilik hakim kararı ile sonlandırılabileceği için evliliğin varlığı şartına halel getirmez. Evlilik birliği hakim kararı ile sonlanmadan eşlerin birbirine olan dargınlık veya kırgınlıkları nedeniyle fiilen ayrı yaşamaları, hatta eşlerden birinin gaipliğine karar verilmesi gibi durumlar da eşler arasındaki sadakat yükümlülüğünü sona erdirmez.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E.1993/7903, K.1993/7941, T.23.9.1993 kararındaki gibi; zina fiili için elverişli koşul ve ortamın sağlanmasına rağmen, herhangi bir nedenle söz konusu cinsel birleşmenin gerçekleşememesi durumunda da diğer eş boşanmayı zinaya dayandırarak dava açabilmektedir.
Bunun yanında aldatılan eşin, zina fiilini işleyen eş ile ilişkiye giren 3. kişiden manevi tazminat talep edip edemeyeceği, yani halk dilinde “metres davası” açıp acımayacağına da Yargıtay’ın E.2017/5, K.2018/7 ve 06.07.2018 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile açıklık getirilmiştir. Bu karara göre;
Evlilik birliği sürerken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eş manevi tazminat talebinde bulunamaz.
Zinanın boşanma sebepleri arasında yer alması noktasında; zina fiilini gerçekleştiren eşin bu fiili ayırt etme gücüne haiz olarak ve kasten işlemesi önemlidir. Uyuşturucu madde etkisinde olma veya hipnoz gibi sebepler zina eden eşin kusurluluğunu ortadan kaldırdığı için boşanma davasında boşanma sebebi olarak sunulamaz.
Boşanma sebeplerinden bir diğeri da TMK m.162’de düzenlenen hayata kast fiilidir. Buna göre hayata kast; eşlerden birinin, ayırt etme gücüne sahip olmak şartı ile diğer eşin hayatını sonlandırmak için gerçekleştirdiği fiiller bütününe (öldürmeye teşebbüs, intihara teşvik, intihara zorlamak vb. denir. Hayatı sonlandırmak için bir eylemde bulunmak ile beraber hayatın sonlanmasını engelleyecek bir şeyi yapmamak veya hayata kastettikten sonra pişman olup gerekli tedavinin yapılmasını sağlamak da boşanma sebebi olarak değerlendirilmektedir.
Boşanmayı hayata kast sebebine dayandırmak için gerekli unsur, bunun eşlerden birine yönelmesidir ve bu hayata kast fiilini bizzat kendisinin yapması da gerekmektedir. Hayata kast eden eşin başka birini azmettirerek hayata kast fiilinin gerçekleşmesini sağlaması da boşanma sebebi kapsamına girmektedir.
Pek kötü davranış ise bir eşin diğerine karşı yaptığı sağlığı bozan, tehlikeye düşüren, acı ve ıstırap veren hareketlerdir. Boşanma sebebi sayılabilmesi için de bilinçli ve kasten yapılması gerekir. Onur kırıcı davranışlar ise, eşin manevi varlığına yönelik davranışlardır.
Tüm bu koşullar özel boşanma sebepleri arasında bulunduğunda hak düşürücü süre, zinadaki gibi 6 ay ve her durumda 5 yıldır.
Boşanma sebeplerinden bir diğeri de küçük düşürücü suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürmedir. Bu fiillerin kabulü için bunların isteyerek ve ayırt etme gücünü haiz yapılması yani eşin kusurlu olması gerekmektedir. Bu sebebin gerçekleşip gerçekleşmediği kararı ise hakime kalmıştır.
TMK m.163’te yer alan bu sebebe başvurmak için herhangi bir süre belirlenmemiştir. Eş tarafından her zaman bu sebep gerekçe gösterilerek boşanma davası açılabilmektedir. Kanun’da affetme ile ilgili de bir husus bulunmaz ve affetme olsa bile bu sebeple dava açılabilmektedir. TCK’da küçük düşürücü suçlar açıkça düzenlenmemiştir ancak her yüz kızartıcı suç aynı zamanda küçük düşürücü niteliğinde değerlendirilmektedir.
Haysiyetsiz hayat sürme gerekçesi ise evrensel manada her çeşit değere aykırılık teşkil eden fiiller için geçerli bir sebeptir. Bu sebebin gerçekleşme takdiri de hakimdedir. Çeşitli mahkeme kararlarında; fuhuş yapmak, muhabbet tellallığı yapmak, uyuşturucu madde bağımlısı olmak, teşhircilik ve cinsel sapıklık gibi fiiller haysiyetsiz hayat sürme kapsamında yer almıştır.
Boşanma gerekçesini haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayandırabilme noktasında en önemli koşul; haysiyetsiz hayat sürme fiilinin evlilikten önce başlamış olması, evlilik süresince de devam etmesi veyahut evlilikten sonra başlamasıdır.
Boşanma sebeplerinden bir diğeri de terktir. TMK m.164’e göre terk, eşlerden birinin evliliğin gerektirdiği yükümlülüklerden kaçmak için bilinçli bir şekilde devamlı ortak hayatı terk etmesi veya haklı bir sebeple terk ettiği ortak hayata haklı sebep (asker olma, tedavi, eğitim, tutuklu veya hükümlü olarak cezaevinde bulunma vb.) sonlandığında geri dönmemesi ile oluşmaktadır. Terk fiilinin gerçekleşmesi için gerekli maddi şartlar;
Eşlerden birisinin diğerini ortak konuttan almasının yanında haklı sebep olmaksızın diğer eşi ortak konuttan kovması, konutu terke zorlaması gibi sebeplerle boşanma nedeni gerçekleşmektedir. Bu tür durumlarda, müşterek konutta bulunan ve diğer eşi engelleyen kişi terk fiilini gerçekleştirmiş sayılır. Ortak konutu terk eden eşin dava hakkının bulunmamasına istisna olarak Yargıtay HGK’nun E.2007/331, K.2007/332 sayılı ve 06.06.2007 tarihli kararları örnektir. Bu kararlara göre eşi tarafından fiziksel şiddete maruz kalan kişi evi terk etmek zorunda kaldığında, şiddet uygulayan eşe karşı boşanma sebeplerinden terke dayanarak açtığı boşanma davasının kabul edildiğine yönelik karar mevcuttur.
Terk nedeniyle açılacak boşanma davasının kabulüne dair bir diğer koşul da; terk fiilinin üzerinden en az 6 ay geçmiş ve terk durumunun halen devam etmesidir. Bunun yanında müşterek konuttan 4 aydır ayrı yaşayan eşe müşterek konuta dönmesi için ihtar çekilmesi ve ihtara rağmen 2 ay içerisinde geri dönülmemesi gerekmektedir.
Özel boşanma sebeplerinden birisi de akıl hastalığıdır. Akıl hastalığı, hastalıklara dayanarak boşanma davası açılamayacağının istisnasıdır. TMK m.165’e göre akıl hastalığı kaynaklı boşanma davası açılmasının şartları ise;
Akıl hastalığı için resmi hastaneden alınmış ancak yalnız bir hekimin imzasının bulunduğu sağlık raporu, resmi hastaneden alınmayan kurul raporu gibi durumlar boşanma sebeplerinden olan akıl hastalığı için gerekli olan koşulun sağlanmasına manidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, hastalığın evlendikten sonra ortaya çıkması veya evlenmeden önce var olsa da evliliğe engel olacak derecede olmaması gerektiğini belirtmiştir.
Akıl hastalığı boşanma sebebine dayanarak açılan dava, hastalık var olduğu sürece açılabilir.
Genel boşanma sebepleri TMK’da;
Genel boşanma sebebine giren evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi, TMK m.166/1-2’de düzenlenmiştir. Bu sebebin geçerliliği için eşler arasında anlaşmazlık ve şiddetli geçimsizlik bulunması gereklidir. Ancak anlaşmazlık veya şiddetli geçimsizlik, her ailedeki gibi ani tepki veya krizler ile ortaya çıkmamalıdır. Anlaşmazlık ve şiddetli geçimsizlik nedeniyle açılacak boşanma davasında herhangi bir hak düşürücü süre bulanmamaktadır. Gösterilecek gerekçenin boşanma sebebi sayılabilmesinin yerindeliği hakim tarafından değerlendirilir ve karara bağlanır.
Bu boşanma nedeninin eşlerden birinin kusuru nedeniyle ortaya çıkması şart değildir. Elde olmayan bir nedenle ortaya çıkan durum da diğer eş için evliliği çekilmez hale getirebilir. Burada önemli olan, evlilik birliğini devam ettirme istek ve arzusunun eşlerde bulunmamasıdır. Bir diğer husus ise, boşanma ile elde edilecek menfaatin, evliliğin devamında elde edilen ya da elde edilecek menfaatlerden fazla olmasıdır.
Evlilik birliğini sonlandıran genel boşanma sebeplerinden biri de eşlerin anlaşması yoludur. Eşlerin anlaşarak boşanmaları için evliliğin en az 1 yıldır devam ediyor olması, eşlerin bu kararı serbest iradeleri ile almış olmaları, boşanmanın mali sonuçlarına ve müşterek çocuğa ilişkin hususlar konusunda anlaşmaları gerekir.
Genel boşanma sebeplerinden biri de ortak hayatın yeniden kurulamamasıdır. Bu gerekçe TMK m.166/4’te hükme bağlanmıştır. Buna göre;
Boşanma sebeplerinden herhangi biri gerekçe gösterilerek açılan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten sonra 3 yıl geçmesi hâlinde, her ne olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.
Bu kanuna göre; “fiili ayrılık” olarak da adlandırılan bu sebepten kaynaklı boşanma davası açılabilmesi kusurun varlığına bağlı olmayan boşanma sebeplerindendir. Ayrıca hakimin evliliğin çekilmez olduğunun anlaşılmasını da gerektirmez.