İstanbul'da evlenen bir çift bir süre sonra cinsel ilişkiye giremedikleri gerekçesiyle boşanmak için soluğu mahkemede aldı. Mahkemeye erkeğin karısının ‘vajinismus’, kadının ise kocasının ‘sertleşme’ iddiaları damga vurdu. Mahkeme, hastalığını gizleyip kocasındaki sertleşme sorunu nedeniyle boşanma davası açan kadının iddiaları üzerine çifti hastaneye gönderdi. Hastanede, kadının vajinusmus rahatsızlığı bulunduğu, erkekte ise cinsel ilişki için bir sorun olmadığı ortaya çıktı. Bunun üzerine yerel mahkeme erkeği kusursuz, kadını ise kusurlu buldu. Kadın bunun üzerine davayı İstinaf Mahkemesi’ne taşıdı. Başvuruyu değerlendiren İstinaf Mahkemesi, erkeğin kadının ‘vajinismus’ tedavisiyle ilgilenmediğini gerekçe gösterip erkeği kusurlu bularak kararı bozdu. Yargıtay’da İstinas Mahkemesi’nin kararını oy çokluğuyla onadı. Ancak Yargıtay Hukuk Dairesi’nin iki üyesi, tedaviyle ilgilenmeme gerekçesinin erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceğini savunarak karara şerh düştü.
Boşanma avukatı Seyit Halil Yüzgeç, İstanbul’da evlenen çiftin bir süre boyunca cinsel ilişkiye girememesi sonucu yaşanan boşanma davasında yargının ikiye bölündüğünü söyledi. Yüzgeç, davanın şöyle geliştiğini anlattı.
İstanbul’da gerçekleşen olayda, evlenen bir çift, aradan bir süre geçmesine rağmen cinsel ilişkiye giremeyince ‘evlilik birliğinin temelinden sarsılması’nı gerekçe göstererek karşılıklı boşanma davası açtı. Kadın, kocasının sertleşme sorunu yaşadığı için, erkek ise eşinin vajinusmus hastalığı nedeniyle cinsel ilişkiye giremediklerini gerekçe gösterdi.
Kadın boşanma dilekçesinde, kocasındaki sertleşme sorunu nedeniyle cinsel ilişkiye giremediklerini ve bakire olduğunu belirtti. Kocasının sertleşme sorununun tedavisine yanaşmadığını, kendisine "kadınlığını yapamıyorsun" diyerek psikolojik baskı yaptığını savunan kadın, kendisini hocaya götürmeyi teklif ettiğini, hatta evin anahtarını da değiştirdiğini belirtti. Kocası ise dilekçesinde eşinin vajinusmus rahatsızlığı nedeni ile cinsel ilişkiye giremediğini, hatta "Sen erkek misin? Erkekliğin yok" diyerek kendisini aşağılayarak iftira ettiğini savundu. Erkek ayrıca, eşinin ailesine hakaret ve intihara teşebbüs ettiği de belirtti.
Mahkeme ise iddiaları araştırmak için çifti tam teşekküllü bir hastaneye sevketti. Hastane tarafından hazırlanan raporda kadının ‘vainusmus’ hastalığı bulunduğu, gerilme, kasılma, depresif nöbet, intihar girişimi ve uyku bozukluğu bulunduğuna yer verilirken, erkekte ise cinsel ilişkiyi engelleyecek hiçbir cinsel veya fiziksel rahatsızlık bulunmadığını belirtildi. Yani mahkeme, çiftin cinsel ilişkiye girememesinin nedeninin kadında bulunan ‘vajinusmus’ hastalığı olduğunu belgeledi.
Yerel mahkeme, hastaneden gelen karar doğrultusunda kadının tam kusurlu, erkeğin ise kusursuz olduğu kararını verdi. Bunun üzerine kadın davayı İstinaf Mahkemesi’ne götürdü. Davayı ele alan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi ise erkeğin kadının rahatsızlığının tedavisine yardımcı olmadığını gerekçe göstererek erkeği tam kusurlu, kadını ise kusursuz bularak kararı onadı.
Bunun üzerine erkek davayı Yargıtay’a götürdü. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nde görülen davada ise mahkeme üyeleri ikiye bölündü. Üyelerden üçü Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararını onarken, ikisi ise itiraz ederek şerh düştü. Karşı oy kullanan üyeler, erkeğin kadının tedavisine yardımcı olması gerektiği yönündeki kararın kabulünün hem hukuk usulü kurallarına ve hem de hayatın olağan akışına aykırı olduğunu savundu. Kaldı ki kadının böyle bir iddia da ileri sürmediğini belirten üyeler, Bölge Adliye Mahkemesi kararı ve bu kararı onayan sayı çoğunluğunun görüşüne karşı çıktıklarını dile getirdiler.
Karşı oy yazan diğer üye de kadının cinsel ilişkiye girememe nedenini erkeğe bağlamasına rağmen hastaneden gelen raporda erkekte herhangi bir sorun olmadığının saptandığı, dolayısıyla kadının hastalığının tedavisi ile ilgilenmeme sorununun erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceğini savundu.